Ergenlik Donemi Bilissel Gelisimi
ERGENLİKTE BİLİŞSEL GELİŞİM
Bedensel ve cinsel değişimlerle birlikte ergenler zihinsel yeteneklerinde de değişim yaşarlar. Bilişsel gelişim ergenlerin yalnız kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını ve öğretmenlerini değil, dünyalarını görme biçimi üzerinde uzun süreli etkiler taşır. Ergenlerin düşünme süreçleri değişir. Gittikçe artan biçimde geleceğe yönelik ve soyut düşüncelerle ilgili olurlar. İdealizm kazanır. Cinsellik, ahlak, din gibi konularla ilgili gerçekten kendilerine ait bir değerler takımı edinirler. 11-12 yaş dolaylarında başlayan mantıksal düşünmenin yetişkinler düzeyine ulaştığı bu döneme soyut işlemler dönemi denir.
Somut işlem döneminde olan bir çocuk gerçek sorunlarla uğraşmak zorunda olduğu halde (çünkü onun düşüncesi şimdiki zaman ile sınırlı) soyut işlem düşüncesine sahip olan ergen, yakın çevreyi varsayımsal bir geçmişe ya da geleceğe bağlayan olası sorunlarla uğraşır (geleceği hesaba katabilir). Somut işlem döneminde bir çocuk bilgi somut olarak verildiğinde (bilgi ile görsel yada fiziksel bir ilişki kurabileceği ölçüde) bilgiyi sistemli ve mantıklı bir biçimde işleyebilir. Ergen ise olaylar olmadan sonuçlarını kestirme yeteneğini geliştirir. Zihninde bir çok seçeneği gözden geçirip inceleyebilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir ve ister somut, ister soyut biçimde sunulsun, karmaşık sorunları sistemli bir biçimde çözebilirler.
Kısacası ergenler, geleceği varsayımlar doğrultusunda görme ve gerçek ya da olası sorunlara seçenek çözümler üretmelerine olanak veren yetenekler kazanırlar.
Ergenin geleceğe yönelik palanlar yapabilmesi, davranışlarını eleştirebilmesi, değerler sistemini olgunlaştırabilmesi ve kendini tanıyarak kabul edebilmesi soyut düşünme yeteneğinin kazanılmış olmasını gerektirir. O nedenle okullarımızda çocuğu ilgilendiren konular üzerinde soyut düşünme yeteneğinin sınırlarını genişletici tartışmalara yer vermek, onları ders dışı okumalara yöneltmek ve okunanları değerlendirmek vazgeçilmez etkinlikler olmalıdır.
ERGEN BEN-MERKEZCİLİĞİ
Ben merkezcilik bilişsel gelişimin her devresinde farklılık gösterir. Ergendeki bedensel ve cinsel değişimler sonucu çevrelerindeki insanların kendi davranışları ile görünümleriyle kendileri kadar saplantıları ile ilgilendiklerini ve her zaman ilgi odağı olduklarını kabul etmeye başlarlar. Ergenler gittikçe kendi yarattıklar bir hayali seyirci kitlesiyle çevrilirler. Bu düşünceye inandıkları için benlik bilinci artar ve kendilerine hayran olma ile kendilerini eleştirme arasında gidip gelirler. Bu tutum ergenleri kendi kendilerine yarattıkları başkalarından önemli oldukları düşüncesiyle (hayali seyirci) özel veya biricik olduklarını hissetmeye götürür. Duyguların çok özel ve ölümsüzlüğüne inançları vardır. Kimsenin kendisi kadar acı çekemeyeceğini ve bu kadar mükemmel duygular yaşamayacağına inanır. Sonunda ergenler gerçekte herkesten farklı olmadıklarını ve insanların kendilerini seyretmek için var olmadığını fark etmeye başlarlar. Ben merkezcilik yerini doğruları ve yanlışları dengeleyen daha gerçekçi bir benlik kavramına bırakır.
Yeni bilişsel yetenekleri ergenlere davranışın iyiliğini ya da kötülüğünüm düşünmek ya da yargılama gücünü kazandırır. Ergenlerin kendilerinin ve başkalarının davranışları görme tarzındaki değişimlere yol açmaktadır.
Ergenliğin İlk yıllarında Kişilik Gelişimi
Ergenliğin ilk yıllarında birey ne çocuktur ne de gençtir. Bu nedenle ona “yeniyetme” denir. Ama ergenliğin son yıllarında kişi artık bir gençtir. İlk yıllarda kişi tutarsız ve çelişkili davranışlar sergilerken son yıllarında daha tutarlı ve belirli davranışlar geliştirmeye başlar.
Ergenliğin ilk yıllarında kişi biyolojik yapısında beliren, önce ikincil, daha sonra birincil cinsiyet özelliklerini ve cinsel dürtülerini henüz cinsel kimliğinin öğeleri olarak özümleyememiştir. Ayrıca her ergenin ilk çocukluk çağından itibaren cinselliği ile ilgili özdeşimi kendi ana-baba modellerine ve onlarla ilişkilerine göre biçimlenmiştir. Evde küçümsenen bir ebeveynle, kadın-erkek rollerinin kesin sınırlarla ayrılmadığı ailelerde ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin yokluğu ana-babanın karşı cinsten bir evlat sahibi olmaya duyduğu özlemi sözlerine ve çocuğun dış görünümüne yansıtmaları kişinin kendi cinselliği ile ilgili davranışları kazanması engeller. “Yeniyetme” yeni kimliğine bir yandan umut ve güvenle bakarken diğer yandan da toplumun cinsel konulara ayıp ve utanç duygusu kimliğinin bir yönünün kabulünü güçleştirmektedir. Bu nedenle “yeniyetme” umut ve suçluluk duygusu, güven ve güvensizlik duygularıyla şaşkın ve çelişkili görünmektedir.
Eğer kişi bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine güvensizlik, bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine suçluluk başarı duygusu yerine yetersizlik duygusu ile yoğrulmuş bir duygusu geliştirdi ise ergenlik çağını doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.
Sağlıklı bir kişilik gelişimi içinde bile ergen erinlik yıllarında çocukluktan getirdiği tüm alışkanlıkları terk ettiği yakınları için bir yakınma duygusu olarak görülmektedir. Ergenliğin ilk yıllarında ana- babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi, hırçın, evde huysuz, dışarıda sıkılgan, durgun ve dalgın, sorumsuz kendi başına buyruk, alıngan ve karamsar, ters ve olur olmaz şeye ağlıyor, ders çalışmıyor, kaide ve kuralları tanımıyor, küstah konuşmalar yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır
Ergenliğin ilk yıllarında görülen bütün bu olumsuz davranışlar benlik yapısının bir zorlama karşısında olduğunu göstermektedir. ve zorlanmaların daha çok bağımsızlığa duyulan gereksinmenin artışından ve cinsel uyanıştan kaynaklandığı söylenebilir.
Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Tutarsız davranışlar yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar. Ergenin yeni gereksinmelere doyum getiren aynı zamanda toplumsal kurallarla çelişmeyen davranışlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düşmesi doğaldır. Yeter ki normal gitmeyen koşullar altında kendi yolunu bulması için gerekli savaşım gücünü kaybetmesi , ergenin ilk zamanlar savaşım gücünü kaybetmişçesine ve arkadaşları dahil çevresine yabancılaşmasını doğal karşılamak gerekir. Kısa bir süre sonra bu durumdan kurtulup kendini coşkulu bir yaşam temposunda çıkış yolu arayacak ve bu arada kaçınılmaz yanlışlıklar yapacaktır. Ergenliğin ilk yıllarında görülen bu kararsızlıkları ve tutarsızlıkları normal ve sağlıklı bir kişilik gelişiminin görünümü saymak gerekir.
ERGENLİĞİN SON YILLARINDA KİŞİLİK GELİŞİMİ
Ergenliğin ilk yıllarında yetişkin otoritesine başkaldırma şekline dönüşen bağımsızlık gereksinmesi ile cinsel kimliğin kabulüne ilişkin gereksinmeler henüz tam çözüme ulaşmamakta beraber, kişinin bu konudaki çabaları onu arkadaş dünyası içine itmekte; onun dikkatini kendisi üzerinden bir ölçüde uzaklaştırmaktadır. Yavaş yavaş ergen cinsel isteklerini kendi denetimi altında tutabilmeyi öğrenmeye ve cinsel kimliği özümlemeye başlamaktadır. Böylece ergene ergenlik öncesinde olduğu gibi, karşı cinsi reddetmemekte ve erinlik yıllarında yaptığı gibi karşı cinse ilgisini gizlememektedir. Aksine karşı cinsin beğenisine bir gereksinim duymakta ve sağlıklı bir gelişim içerisindeyse karşı cinse olan ilgisini gizleme gereği duymamaktadır.
Meslek seçimi üzerinde ciddi bir düşünceye yönelmiş bulunmakta ve yeteneklerini gözden geçirmeye başlamaktadır. Bu durum karşısında ergenin ideal benliği ile gerçek benliğinin birbiriyle uzlaşması ya da çözüm gerektiren başka çatışmalar içine düşmesi beklenebilir. Kişinin kendi ilgi ve yeteneklerini gerçekçi bir gözle görmesi, bunlara uygun meslekleri tanıması ve bu doğrultuda seçimini yapma ilerde meslekteki başarılarını ve uyumunu olumlu yönde etkileyecektir.
Yetişkin olma yolunda kendisi için bir kimlik geliştirme konusundaki aşamaları, ergeni yetişkin beğenisinden çok arkadaş beğenisiyle yöneltir duruma getirmiştir. Aslında bu durum kişi için duygusal bağımsızlığını kazanma ve akran değerlerini özümleme bakımından önemli bir aşamadır. Gencin arkadaşları tarafından kabul edilmesi onun kendini kabulünde olumlu etki eder. Bu dönemde sayıca çok, kısa süreli arkadaşlılar ve büyük gruplar yerini, ergenliğin bitimine doğru sayıca az yakın dostluklara ve küçük arkadaş gruplarına bırakmaktadır.
Kişinin kendini kabulü “kişilik değerlilik ve sınırlılıkları olan her bir özelliğini gerçekçi bir gözle tanıması ve bunları kişiliğinin bir parçası sayma biçiminde ki sağlıklı tutumu” olarak tanımlanabilir. Kişinin böyle sağlıklı ve olumlu bir benlik tasarımı geliştirebilmesi bazı yerlerde başarılı olması gerekmektedir. Yetişkin dünyası ve yakınları ergene bağımsız davranma fırsatı vererek, kendi kendine karar verme, kendisine güvenmesini sağlayacak yaşantılar geçirmesine fırsat vermelidir.
Ergenin kendini kabulünde akran dünyası içine girmesi ve yaşantılar geçirmesi gerekmektedir. Ergenlik çağının gelişim görevlerinin başarılmış olması, onun daha rahat bir biçimde gene yetişkinlik yıllarına girmesini sağlar.